8 Şubat 2014 Cumartesi

Paralel Evrenler ve İslam




Selam Azizim,

Bayağı zaman oldu yazmayalı. Geçen hafta bişeyler yazmaya başladım. Konu o kadar uzadı ki parçalara ayırmak zorunda kaldım. Bundan sonraki yazıyla küçük bir bağlantı kurmak istediğimden bu konuyu öne aldım. 

Başta şunu belirteyim ki, günümüzde popülaritesini korumakta olan Sicim teorisini, M (Her şeyin) teorisini, Görelilik teorisini ve kuantum mekaniğini de içine alacak şekilde kapsayan bir teoriden söz edeceğim. Dolayısıyla bu teoriyi her yönüyle incelemek mümkün olmayacaktır. Zaten genel olan şeyleri basite indirgeyerek anlatmaya çalışacağım. Şimdiden konuyu paralel devlet ve türevleriyle karıştıranlar blogu terk edebilir :)

İlk kez Hugh Everett tarafından ortaya atılan paralel evren tanımı, herşeyi gözlem ve deneyle kanıtlamaya çalışan bilim mıntıkasının ne hikmetse Hawking dedi diye neredeyse herkesin balıklama atladığı bir konudur. Esasen Stephen Hawking'in Big Bang öncesine ait teorisinin bir uzantısıdır. Hawking'e göre büyük patlamanın oluştuğu yerde, evrenimizi oluşturan patlamaya benzer başka başka sonsuz evrenler oluşmuştur. Ve her seçimimiz ayrı evrende, ayrı bir gerçekliğe dönüşüyor. 
Peki neden paralel(çoklu) evrenleri göremiyoruz? Çünkü insan beyni 3 boyutlu kavramlar için yaratılmıştır. 3 boyutlu koordinat düzlemini baz aldığımızda bizim evrenimizle aynı yerde olduğu anlaşılır.

Motordan duman çıkmaya başladı dimi? O zaman konuyu daha iyi anlayabilmek için filmi geriye saralım ve olaya büyük pencereden bakalım. 

19. Yüzyılın biliminde kozmoloji alanında büyük gelişmeler oldu. İzafiyet ve Big Bang teorisi bunların en popüler olanıydı. Hubble dev teleskopuyla yaptığı gözlem sonucu gökcismlerinin hem bizden hem de birbirlerinden uzaklaştığını keşfederek birçok teorinin yıkılmasına ve birçok sorunun çözülmesine yardımcı oldu.

Yıkılan teorilerden biri de hiç şüphesiz materyalizmin yüzyıllardır savunageldiği Statik Evren teorisiydi. Bilindiği gibi bu teoriye göre evren sabit bir şekilde, değişmeksizin ilerlemekle beraber başlangıcının ve sonunun olmadığı bir evrendi.

Oysa Hubble'ın gözlemleri sonucu evrenin sabit olmadığı, bir balon gibi genişlediği, yıldızların birbirinden uzaklaştığı görüldü. Gelişmekte olan bir evrenin başlangıcı olması ise kaçınılmazdı. Bununla beraber bir sonunun olduğu anlaşılabilirdi. Materyalist amcalar tüm direnişlerine rağmen bu durumu kabul etmek zorunda kaldılar. Ancak Statik Evren Teorisini terketmek onları Allah'a yaklaştıracağından bu sefer başka bir teoriye kafa yordular. İşte bu, Durağan Durum Modeliydi.

Gerçekte bu model, Statik Evren fikrinin bir devamıydı. Fred Hoyle, Big Bang'e karşı savunduğu bu model, sadece ve sadece Big Bang'e katkı sağlamıştır. Örneğin Hoyle, eğer evren büyük bir patlamayla oluşmuşsa, bu patlamanın kalıntıları yani fosilleri olması gerektiğini söylemiştir. Kısa sürede bulunan bu fosiller, Durağan Durum Modelini savunulmaz hale getirmiştir. 

Big Bang'e karşı savunulduğunu düşündüğüm, son zamanlarda pek revaçta olan bir fizik teorisi de Paralel Evrenlerdir. Bu teoriye göre, her türlü olayın karar aşamasında evren 2'ye bölünür. Daha iyi anlaşılması için birkaç örnek görelim. Burayı CERN laboratuvarına çevirmicem, merak etme...

Örnek 1; Şu anda sen bu yazıyı okumaya devam edebilirsin yada daha mantıklı olduğunu düşündüğün İzdivaç programını da izleyebilirsin. Bu yazıyı okumaya devam ettiğinde diğer "sen" o anda izdivaç programını izleyecektir. Ama bu gerçekliği göremiceksin. Görüldüğü gibi evren 2 paralel evrene dönüştü. (Yazıyı okuyan, izdivaç programını izleyen)

Örnek 2; Bir bayan olarak, şu anda bir yol ayrımında, bir karar anında senden birkaç tane olduğunu düşün. Üniversite tercihleri sonucunda Güzel Sanatlar'ı seçtin. Paralel evrenlerden birindeki sen, hiçbir tercihin tutmamış bayan kuaföründe çalışıyor ve pedikür yapıyorsun. Diğer paralel evrendeki başka sen, çalışmıyorsun ve Müge Anlı'nın programında kendini kaybeden bir bayan olarak bulunmanı isteyen şizofrenik bir hastasın.

Örnek 3; Bir zar attığında 1-6 arası her rakamın gelme ihtimali vardır ancak yalnız bir tane rakam üste gelebilir. Hepsinin gelme ihtimali fizik kurallarına terstir çünkü. Diğer rakamların da gelmesi gerektiği için onların da paralel evrenlerde geldiğini varsayıyoruz. 

Örnek 4; Einstein'in Görecelik Teorisindeki çıkmazlarından biri olan ikizler paradoksuna cevap bulmak için de Paralel Evrenler teorisi kullanılmıştır. Görecelik teorisine göre hız arttıkça zaman yavaşlar. Mesela ikimiz de 15 yaşında ikiz kardeşleriz. Öyle birgün geldi ki benim canım sıkıldı. Ve uzay gemisine binerek Erboğa takımyıldızının herhangi bir yerinde, elimde cappuccino dünyayı izlemeye koyuldum. Işık hızına yakın uzay aracımla geriye döndüğümde, senin 20 yaşında genç bir delikanlı olduğunu gördüm. Hızımın yüksekliğinden zamanımın yavaş akması sonucu senden daha genç olarak ben de 16 yaşında oluyorum. Böyle birşey olur mu olmaz mı? İşte burada devreye paralel evrenler teorisi giriyor. Diyor ki, senin o sonradan gördüğün kişi paralel evrendeki kardeşindir.

Eğer bu konuda kendimi daha da geliştirirsem ünlü bir fizikçi olup köşeyi dönebilirim. Beyinler daha fazla alev almadan örnekleri bitiriyorum.

Görüldüğü gibi temeli olasılıklar üzerine kurulu bir teori. Bu teoriyi ortaya atanların temel amacı da yaşamın olabildiği başka evrenler meydana getirmek için tüm olasıların ve zamanın sayısını artırmak ve evrenin yaratıldığını kamufle ederek, evrenin sözde ihtimal üzerinde oluşacağı ihtimalini insanlara yedirmeye çalışmaktadır.

Hani böyle bir teorinin matematiksel olarak ispatı mevcut, yok değil. Ancak deneye dayanmadığı için pek bişey ifade etmiyor. Ona bakılırsa, Esra Ceyhan'ın programında yuvarlanan Sabri'nin de uçabilmesi matematiksel olarak mümkündür. Yani diyeceğim o ki sadece "mümkün olabilirliği" ispatlanmıştır. Bu kadar el üstünde tutulmasının sebebi  Richard Dawkins ve tayfasının "materyalist evren anlayışına" daha mantıklı gelmesidir. 

Örneğin, Sabancı Üniversitesi Fizik Mühendisliği Doğa Bilimleri Öğretim Üyesi Ateist Prof. Dr. Cihan Saçlıoğlu, NTV'deki programda Paralel(çoklu) Evrenlerin deneysel olduğunu iddia etmiştir. Ben fizikçi değilim ancak lise 1'i okumuş olan bir öğrenci bile deneysel olan bir şeyin teori olarak kalamayacağını bilir. Cihan bey bunu fark etmiş olmalı ki, daha fazla rezil olmamak için programın ilerleyen dakikalarında stüdyoyu terketmiştir.
http://www.youtube.com/watch?v=f03XXM4upxw (Şimdi değil sonra izle)

Uzaylılarla sıkı fıkı ilişkisi olan, bazen Sadettin Teksoy bazen de Mustafa Topaloğlu'yla karıştırdığım bir şahsiyet olan Haktan Akdoğan, konuyla ilgili şöyle  bir açıklama yapmış;

"Bir düşünün: ya iki “baloncuk evren” birbirine çarparsa? Cambridge Üniversitesi’nden Prof.Neil Turok, Pennsylvania Üniversitesi’ nden Prof. Burt Ovrut ve Princeton Üniversitesi’nden Prof. Paul Steinhardt bunun yaşandığına inanıyorlar. Peki ya sonuç? Büyük bir Big bang ve sonunda yeni bir evrenin- bizim evrenimizin- oluşumu. Bu fikir tüm bilim dünyasını şaşırttığı gibi uzlaşımsal big bang teorisini de baş aşağı çevirdi. Demek ki Big bang yani büyük patlama herşeyin başlangıcı değil. Bundan önce de zaman ve uzay vardı. Aslında Big bang ler her an olabilmekte." - http://siriusufo.org/paralel-evrenler/#sthash.2263uKdk.dpuf

Haktan Akdoğan'ın websitesindeki bu açıklama "bilimselmiş" gibi ortaya konulmuş olsada bilimsellikten uzak bir izahtır. Çünkü Big Bang'in ortaya koyduğu başka bir gerçek ise Big Bang'ten önce zamanın ve mekanın olamayacağıdır. Bu nedenle Hawking'in paralel evrenle ilgili fikirlerini eskisi gibi savunmadığı söyleniyor.

Buradan da anlaşıldığı gibi paralel evrenler teorisi, ateist şartlanmalarla ortaya koyulmuş, Allah inancı olmayanlar için eşsiz bir cennet. Evrenin tesadüfen oluştuğunu iddia edenlerden başka türlü şey beklenemez zaten. Karl Stern, "tesadüf evren" düşüncesi ile "şizofrenik" düşünce arasındaki bağlantıyı şöyle ifade ediyor;

"Evrenin şu anki yapısının tümüyle bir tesadüf eseri olabileceği düşüncesi, tümüyle delice bir düşüncedir. Delilik kavramını argovari bir hakaret niyetiyle değil, tamamen psikolojideki teknik anlamıyla kullanıyorum. Gerçekte bu tür bir düşünce ile şizofrenik düşünce tarzı arasında büyük benzerlikler vardır." Karl Stern, Montreal Üniversitesi Psikiyatristi

Bu konuyu daha derin araştırsaydım budizm ve hindu kastının reenkarnasyon inancıyla nasıl yoğrulduğunu da ortaya koyardım. Ancak ütopik olan bir teoriye fazla zaman ayırmam doğru olmaz. Çevremdeki bazı insanlar da bu teoriye inanmak istiyor. Bu evrende yapamadıkları şeyleri başka evrenlerde yapmış olabilme ihtimalleri sanırım insanları cezbediyor. 


Belki de bu teorinin ilgi görmesinin bir sebebi de birçok film,dizi ve belgeselde işlenmiş olmasıdır. Bunlar; Fringe, Lost, Flashforward, Gizemli Adaya Yolculuk, Donnie Darko, Biz Ne Biliyoruz Ki?... Bununla beraber birçok makale yazılıp çizelerek Cennet-cehennem kavramları, dejavu, astral seyahat, izafiyet teorisi ve Kuran ayetleri bu teoriye göre yorumlanmıştır.


Biz ne kadar da bu işin mantıksızlığını ortaya koysak da paralel evren teorisi ilgi görecektir. Çünkü insanlar gerçek olana değil popüler olana bel bağlamış durumda. Oysa bu teoriyi ortaya koyanlar ve savunanlar kendi inandıkları  gerçeği koruyabilmek adına böyle bir alternatif evren geliştirmişlerdir. Biz daha bu evrenin varlığını açıklamakta zorluk çekiyorken birden fazla evrenin varlığını açıklamaya itilmemiz, Big Bang'i yani Allah'ın evreni yoktan var ettiği gerçeğini kamufle etme çabasından başka birşey değildir. 

Big Bang'e karşı öne sürülen tüm teoriler, her sistem için geçerlidir. Gerçeği ortaya koyduğunda illa ki bir engelle karşılaşıyorsun. Mesela sen 'yalnızca' Kuran'ı rehber ediniyorsun ya,  bunun böyle olmadığını, yanlış metod uyguladığını söyleyenler oluyor. İnşallah bundan sonraki yazıda ona değineceğim. 

Kaynak: Kenan Evren